8 Aralık 2012 Cumartesi

Şeytanın Sev Dediği part 3

En Uzun Gece

Bir kural vardır günahkar aleminde, yazılı değildir ama hepsi bilir, harfiyen uyarlar bu kurala istemsizce.
Nedir bu kural ?


Gün ışıdığı vakit her biri söz birliği etmişçesine susar ve unutur her şeyi. Tıpkı gece barda tanışılıp sevişilen kızı yatakta bırakıp çekip gitmek gibi. Kuralları budur ; unutmak ve unutabilmek

Devlet memuru ise içlerinden biri. Çoktan unutmuştur dün geceyi. Hanımı ve çocuklarıyla kahvaltı yaparken sabah taktığı maske vardır yüzünde.

Eğer önemli bir iş adamı ise, çalışanlarının gözünde ulaşılmaz gözüküyordur yine. Çünkü o da değiştirmiştir maskesini. Kibirli ve mağrurdur. Öğle molasında beraber yemek yediği, konuştuğu, şakalaştığı kodaman arkadaşları bilmez onun bir pedofili olduğunu mesela.

150 kişilik bir amfide herkesin can kulağıyla dinlediği, dersinden geçebilmek için uğraşılan profesörün dün gece hanımı uyurken ‘incest pornoları’ izleyip mastürbasyon yaptığını kimse bilmez mesela. Öğrencilerinin aklının ucundan bile geçmez. Unutmuştur o da dün geceyi ve maskesini takmıştır derse girmezden evvel.

Bizim genç de unutmuştu her şeyi. Tıpkı dün gece yazıştığı kızın unuttuğu gibi.

Vampirlere benzer onların yaşantısı. Güneş doğunca işlenen günahlar tabutlara sıkıştırılır ve gece oluncaya dek bekletilir. Yalnız işlenen günahlar mı ? tabiiki de hayır ! gece büründükleri değişik yüzlerce karakter ve maske tabutlara konulmuştur. Ne zamanki batan güneşin kızıllığı çepeçevre edecek onları, işte o zaman tabutlar açılacak ve nadasa bırakılan iç dünyalar, karakterler, maskeler ortaya çıkacak.

Tanrı geceyi yaratırken, kullanırının üzerine sereceği uçsuz bucaksız siyah örtünün altında işlenecek günahlardan haberdardı elbet. Belki de bu yüzden saatlerce kaldırmıyor siyah örtüyü üzerimizden. Rahatça ve umarsız düşülen kepazelikleri, rezaletleri sevdiği kullar görmesin diye. Bari onları uzak tutmak için tüm kötülüklerden …

Gün boyunca beklenen olmuş ve hava kararmıştı. Günahkarlar için yeni bir gün başlıyordu. Toplum içinde takılan maskeler can sıkıcıydı ve çıkarılmalıydı. İki yüzlülük resitali başlamıştı. Yalnız bir şey eksikti. Kız yoktu ortada. Genç uzun zamandır bekliyordu onu. Dün gece yaşananlardan sonra utanmış ve gizlenmek istemiş olabilir miydi ? bu ihtimal gencin de aklına gelmişti ama üzerinde durmadı. Gene eskisi gibi devam edecekti yazışmaları.



En nihayetinde genç haklı çımıştı, kız online durumdaydı. Bir süre bu duruma kayıtsız kaldıktan sonra sohbeti başlatmak istedi.

Genç : nasılsın ?

Bilmeden de olsa en uzun geceyi başlatan taraf olmuştu. Bu gece kızla arasındaki ilişkinin miladı olacaktı.

Kız : iyi değilim Babamla tartıştık.

Genç : neden ?

Kız : normal biz de bu tarz şeyler. Sahi senden bir şey isteyeceğim. Gerçek hesabını verir misin ?

Genç : nerden çıktı şimdi bu ?

Kız : merak ediyorum seni. Gerçek hesabından yazışalım, adını söyle lütfen.

Beklenmedik bir durum söz konusuydu. Kız gencin ifşa olmasını istiyordu. İlerde böyle bir istekle karşılacağını aklına getirmemişti. Onun için gizlilik esastı. Ve tüm günahkarlar için aynı şey geçerliydi. Genç kendini ‘günahkar’ olarak lanse ediyor ve onların yazılı olmayan kurallarını prensip meselesi yapıyordu.

Genç :
bunun pek de bir önemi yok.

Kız : benim için var. Bak sakın benden korkma, sana zarar gelmeyecek. Gerekirse hayatımı ortaya koyarım bunun için. Yani ifşa olduğun vakit kötü bir şey olmayacağına dair.

Genç :
korktuğum filan yok hem beni niçin merak ediyorsun ?

Kız : lütfen ! çünkü her gece konuştuğum insanın nasıl biri olduğunu merak ediyorum.

Genç : bak benim bu hesabı alış amacım farklıydı. Aslında seninle yani her şeyi açık ve net olan gerçek bir hesapla konuşmamam gerekirdi. İlerde “ifşa ol” talebinde bulunabilirdin ve bulundun da. Bu şekilde iyiyiz hem büyüsü bozulması ilişkimizin.

Kız : kastettiğin şey cinsel sohbetler ise inan bana o zaman da devam ederiz. Lütfen !
Genç : bundan şüphem yok ama dediğim gibi büyüsü bozulur her şeyin.

Kız :
yalvarırım sana lütfeen !

Genç :
şaşırtıyorsun beni. İsmim cismim pek de bir önemi yok bunların. İfşa olursam hiçbir anlamı kalmaz konuştuklarımızın. Şekle önem verme. Bugüne kadar konuştuklarımız mühim sadece. Hem bakarsın.

Kız : çirkin ya da güzel olman farketmez. Ben seni merak ediyorum. Sana karşı farklı hisler belirliyorum. İnsanları uzakta da olsalar çözümleyebilirim. Sen evet sen iyi yüreklisin, güveniyorum sana lütfeeen !

Genç bu ani tepkinin şokundan sıyrılmış, daha gerçekçi düşünmeye ve olayları idrak etmeye çalışıyordu. Kızın samimi bir üslupla yazdıklarına karşılık itirafta bulunmaya karar vermişti. Kıza diğerlerine anlattığı gibi işlemediği günahları işledim diye anlatmış, karşı tarafı yalanlarına inandırmıştı. Bu iki yüzlüce tutumu kızın kendisine beslediği duygulara hakaretti. Büyü bozulmuştu ve kız diğerleri gibi olmadığını ispatlamıştı.


Genç : dinle beni ! sana bir itirafta bulunacağım.

Kız :
nedir ? ne oldu ?

Genç : beni muhattap alma ve kabul etme sebebin ortak günahımızın hazzı değil miydi ? yani bizi bir tuıtan şey bu ortak günah değil miydi ?

Kız : evet

Genç : öyleyse söyleyeyim sana ilk zamanlar inandırıcı bir dille işlediğimi anlattığım ilginiçeken tüm günahlar hayal mahsulüydü. Hiçbiri gerçek değildi. Bu sahte hesapla yazıştığım insanların hayatları ilgimi çekiyordu ve onlara da yalanlar atarak karşılıklı mutualist yaşamlar sürüyorduk. Ama sen onlardan farklıydın ve bunu ispatladın. Sana karşı bu yalanımı sürdüremezdim. Beni affet !

Kız : sen suçlu değilsin ki, insanları sınamak istemişsin o kadar.

Genç : peki inanmış mıydın bana ve günahlarıma ?

Kız : evet inanmıştım. Ama bunun pek de bir önemi yok. Önemli olan aramızda oluşan bağ.

Yapbozun parçaları birleştikçe gerçek su yüzüne çıkıyordu. Genç bu itirafı yaparken kızın tepkisini de merak ediyordu. Kandırılmış bir insanın gururu yoktu kızda. Aksine gencin affedilmesi gereken bir davranışı olduğunu düşünmüyordu. Bu durum genci ürkütüyor, kızın iç dünyasına şaşıyordu.

Genç :
bir heves olamaz mı hissettiklerin ve beni görme isteğin ? yaş itibariyle büyüğüm senden ve seni anlayabiliyorum. Zamanında ‘herkese tutulma’ rahatsızlığı bende de vardı.

Kız :
bir heves mi ? baksana yoksa sende beni diğer konuştukların gibi mi görüyorsun ? aramızdaki iletişime ne denli önem veriyorsun? hem inan bana yaşıtlarımdan daha fazla hayat tecrübem var. Bunları anladığını tahmin ediyordum.

Genç : kuşkusuz aramızda oluşan bağın ciddiyetini fark ediyorum. Sen diğerlerinden çok farklısın. Kıyaslama bile yapmam onlarla. Fakat bir ihtimalin üzerinde duruyorum diye ‘nankörlük’ ettiğimi sanma. Dediğim gibi beni görmeden etmeden kesin yargılara varıyorsun.

Genç ilerde pişman olacağı sözler söylüyordu. Konuşmasına iki yüzlülük bulaşmıştı. Çünkü kıza karşı olan hissiyatı, kızın ona karşı olan hissiyatından daha kuvvetli değildi. “aramızda oluşan bağ” derken bu tabiri öylesine kullanıyor, kızı hüsrana uğratmamak için “aslında öncelik sıram cinsel sohbetlerin hazzıydı” diyemiyordu.


Kız : yaşıtlarıma oranla çok şey yaşadım derken ciddiydim. Daha önce anlatmamıştım şimdi anlatayım en yakınlarım, iki kız arkadaşım öldüğünde kimse yanımda olmadı. Hayattaki gerçek dostlarımı kaybetmiştim ve yapayalnızdım. Kimse bu kızın hali nicedir demedi. Keza dayımın küçük kız bebeği gözümün önünde öldü. Depresyona girdim. Nasıl bir psikoloji içinde olduğumu düşünebilir misin ? psikiyatra gittim son zamanlarda sadece verdiği ilaçları alıyorum. Normalde bunları anlatmak istemezdim, anlatayım dedim. Şimdi lütfen yalvarırım söyle ismini kim olduğunu :(

Genç bir an için kendini ifşa edip etmeme konusunda tereddüt yaşadı. Ama buna gerek yoktu. Başta dediği buraya kendini ifşa etmek için gelmemişti. Kızın hali ortadaydı. Ondan bir zarar gelmezdi bunu biliyordu. Baba – kız arasındaki sürekli çatışmanın nedeni belli olmuştu. Sevgisizlikti temelde yatan neden. Kız daha önce genç haricinde hiç kimseye bu kadar açılmamıştı, belliydi. Belki gecenin sonuna doğru bir umut kapısı aralayıverirdi.

Genç : anlıyorum canım anlıyorum. Hakikaten farklı biri olduğunu sezmiştim.

Kız : hep yanımda olmanı istiyorum. Her zaman benim ol !

Genç :
ama böyle yaparak da korkutuyorsun. Sevginin en yoğun haline layık değilim belki de.

Kız :
lütfeeen, lütfen canım. Açıkla kendini adın ne ?

Genç :
kendini benim yerime koy. Bu zamana kadar hiç böyle konuşmamıştık seninle. Bir gecede artan bu merak ne diye ? sarfettiğin sözlerin manası çok büyük. Korkutuyorsun beni. Lütfen kendini benim yerime koy ve içinde bulunduğum durumu düşün.

Kız :
kendimi senin yerine koysam da duygularıma engel olamıyorum. Sana hiçbir zararım dokunmayacağına yemin ederim. Yalnızca seni merak ediyorum, kim olduğunu. Gözlerim doldu, ağlayacağım artık ne olursun lütfeen ! :(

Kız duygularında samimiydi. İçinde birikmiş olan sevgiye açlık onu şekilde konuşmaya itiyordu. Genç ise bu gecenin hayatında bir mihenk taşı etkisi bırakacağını anlamıştı. Daha önce hiç kimseden bu denli sevgi dolu sözler duymamıştı. Her şey yolunda giderken birden sırtına kaldıramayacağı ağırlıkta yük binmişti. Tökezliyor, ne diyeceğini bilemiyor, kelimeleri zar zor toparlayıp öyle yazıyordu. Kızın teselliye değil aşka ihtiyacı vardı.

Genç : bana karşı olan hislerine bir ad koyabilir misin ? aşk mıdır bu nedir ?

Kız : aşka yakın duygular ama aşk değil. Seni seviyorum. ♥

Genç :
aşkı biliyorsun yani ? unutma ki uzaktan da sevebilirsin beni, pek soyluca olur doğrusu. Sevginin en yalın hali …

Kız :
evet öyle ama kim olduğunu bilmek de hakkım değil mi ?

Genç : baksana hiç aşık oldun mu diye sormuştum önceleri. Üzerinde durmadan geçiştirmiştin. Madem bu gece eteklerimizdeki taşları döküyoruz, cevapsız kalmış sorumu da yanıtla bakalım.

Kız : hayır daha önce hiç aşık olmadım. Ama nasıl bir duygu olduğunu az çok tahmin edebiliyorum.

Genç :
yanılıyorsun tahmin bile edemezsin. Yaşamamışsın çünkü. Öyle ki şekilcilikten yanasın. Suretimi merak ediyorsun. Gerçekten seven bir insan hayaliyle de olsa yaşatır sevgisini.

Kız :
seni gerçekten çok seviyorum canım. Bu geceye has değil her gece has bir duygu sana olan sevgim.

Genç : ya kuzenin ? hani yaşça senden küçük olsa ilgi duyduğun, sevgi beslediğin, annesiyle yani yengenle cinseli hazlar yaşarken onu da yanında görmek istemedin mi ? ona karşı olan hislerinden sonra bana karşı hissettiklerin arasında bir tutarsızlık yok mu ?

Son yazdıklarında kızı köşeye sıkıştırma niyetinde olduğu belliydi. Ama içten içte derinlerde bir yerde gizlenen patlak vermiş bir kıskançlık krizinin etkileri de yok değildi. Yazarken bunu farketmiyordu. Rakibinin açığını yakalamış bir boksörün refleksiyle diziyordu sözcükleri heyecan ve öfkeyle.


Kız : ona karşı olan ilgiydi sadece. Nasıl olur da bir tutabilirsin onlarla sana karşı olan hislerimi. Senin yerini tutabilir mi onlar ? şimdi lütfen mutlu et beni söyle adını.



Kız : çok geç oldu ama yine de beklerim seni. Lütfen hayatım lütfen …

Genç :
bu gece yeteri kadar sağlıklı düşünme fırsatım olmadı. Her şey o kadar ani gelişti ki doğrusu ne dersem diyeyim yeni güne uyandığımda gözlerimi pişmanlıkla açabilirim. Yakın zamanda açıklarım bakarsın.

Kız :
tamam canım en yakın zamanda mutlu et beni. Umut verdin o bile yeter. Yatalım artık öpüyorum.

Genç : peki öyleyse ben de öpüyorum her yerinden. İyi geceler, tatlı rüyalar …






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder