8 Şubat 2012 Çarşamba

ORHAN PAMUK İLE CEVDET BEY VE OĞULLARI

                                   

                                                 ORHAN PAMUK ÜZERİNE ...


     
   Aslında o kadar çok söylenecek söz var ki üzerine ...
Sadece nereden başlayacağımı bilemedim.

Bir önceki yazımda da sizlere Ahmet Altan'dan bahsetmiştim.Yani hep olaylı yazarlardan bahsediyorum.Bu bir tesadüf mü bilemem.Ama emin olduğum birşey var ki,bu ülkede önyargılar kolay kolay yıkılmıyor.Haliyle bu önyargılar yazarlara da sıçrıyor.Halk bazı şeyleri görememeye başlıyor.


Peki bu durumda ne yapalım? Oturup bir küfürde biz mi saydıralım.Linç mi edelim.''ya sev,ya terket'' mi diyelim.Başarılarını görmezden mi gelelim.

Tabiki de  hayır !

İşte bu yüzden linç politikası uygulanan yazarları ele almaya başladım.Az önce, bir önceki yazımın Ahmet Altan üzerine olması tesadüf mü? sorusunun bir tesadüf olmadığını belirtmek isterim.Siyasi görüşleri ve polemikleri beni ilgilendirmez diyen tayfadanım.İlgilendirse bile o görüşüne katılmam,olur biter.Ama oturup da burada sıkıcı,salon edebiyatı tahlilleride yapmam.Blogdaki vizyonum; buraları okuyan az sayıda insanın kitaplar üzerine az çok bilgisinin olmasıdır.Çok kitap okuduğum için söylemiyorum bunu.Okuma oranı Afrika'dan bile geride olan ülkem için söylüyorum.

75 milyon nüfuslu bir ülkede, eğer ki  450 bin kişinin kütüphane kaydı varsa,ben burda Orhan Pamuk'u anlatmıycam da kimi anlatıcam.Üstelik hakkında yazacağım kişi Nobel Edebiyat Ödülü almışsa ...

Gurur kaynağımız Orhan Pamuk'un ilk romanı Cevdet Bey ve Oğulları'dır.Kitabın ilk ismi Karanlık ve Işık olup,1979 yılında bu isimle katıldığı Milliyet Roman Yarışması'nda birincilik kazanmıştır.Kitabın ismini değiştirip yayınlaması ise 1982 yılını bulmuştur.1983 yılında bu kitapla Orhan Pamuk Roman Ödülünü kazanmıştır.

 Orhan Pamuk'un  romancılığı postmodern roman kategorisinde sayılmaktadır.Hatta kendisi (birazdan değineceğim) Cevdet Bey ve Oğulları kitabının başka dillere çevrilmesini biraz geçiktirmiştir.Bunu da postmodern romancı kimliğiyle,romanın çelişmesinden endişelenerek yaptığı  söylenir.Çünkü Cevdet Bey ve Oğulları romanı klasik bir tarzda yazılmıştır.

Bu bakımdan Ahmet Hamdi Tanpınar ve Oğuz Atay gibi önemli yazarların arasında sayılır.Çünkü bu yazarlarda da doğu -batı hesaplaşması estetik bir dille anlatılır.

Yazarı  daha çok (birazdan değineceğim) Cevdet Bey ve Oğulları üzerinden anlatmak istiyorum.Romana 22 yaşında başlayıp,26 yaşında bitirmiştir.4 yıllık çalışmasının sonucu (şahsi kanaatim) mükemmel olmuştur.Hele ki genç yaşta böylesine ciddi bir işin altından kalkabilmesi başarıdır.

  • Romanı, neredeyse teknik bilgiye kaçan,ayrıntılara kafayı takan bir tutumla yazmıştır.Buna rağmen kitap kendini okutturuyor ve peşinden sürükleniyorsunuz.

  • Bir diğer konu; yazarın, romana kendi aile yaşantısından ve çevresinden olduça şey katmasıdır.Zaten Orhan Pamuk'un zengin ve geniş bir aileden gelmesi bunu tetiklemektedir.

  •   Aynı zamanda romanda Ahmet Hamdi Tanpınar'dan ve Alman yazar Thomas mann'den etkiler vardır.Özellikle romanın sonlarına doğru, yazarın Ahmet karakterine hissettirdikleri romanda Ahmet Hamdi Tanpınar etkisi olduğunu gösterir.Bazı eleştirmenler ise Pamuk'un;Thomas Mann'in, Buddenbrock Ailesi romanından esinlendiğini söyler.

    
  
  •  Yazarın her romanında  rastlayabileceğimiz; kendinden menkul,iç çalkantıları ve kararsızlıkları olan karakter tipi ilk olarak bu romanda görülmeye başlamıştır.Yazara bu konuyla ilgili sorulan bir soru-cevap esnasında yazar;üstü kapalı,kaçamak bir cevap vermiştir.Kimi okurlar bu tip karakterden sıkılmış durumda.



                           
                                         CEVDET BEY VE OĞULLARI 



   
          Meşrutiyet yönetiminden,Cumhuriyete ve Cumhuriyet sonrası döneme kadar bir ailenin üç kuşağını anlatan ve Türkiye'nin yakın tarihini gözler önüne seren harika bir roman.


 Roman sırasıyla ; Cevdet Bey'in oğlu Refik ve onun oğlu Ahmet'in hayatları üzerinden üç bölüme ayrılmıştır.


 Birinci bölümde Cevdet Bey'in bir günü anlatılmaktadır.Devrimci abisiyle ilişkileri,evlilik hazırlıkları ve ticari hayatı bir gün içerisine güzelce sığdırılmış.


 İkinci bölüm,(bana göre) Cevdet Bey'in oğlu Refik üzerine kurulu.İç çekişmeleri,ülke sorunlarıyla ilgilenmesi,''hayat nedir?'' sorusunu sürekli kendisine sorması,Muhittin ve Ömer ile (arkadaşları) yaptığı buluşma -
 larda hayatlarını gözden geçirme üzerinde durulur.


 Üçüncü bölümde,Refik'in oğlu olan Ahmet'in bir günü anlatılmakta.Ressam olan Ahmet'in yaptığı sanatla ilgili sorgulamaları,sevgilisiyle girdiği sohbetler,babannesi Nigan Hanım,70'li yıllardaki darbe söylentileri ve ülkenin siyasi durumu anlatılmakta.

 Birçok okur son bölümde karşımıza çıkan Ahmet'in ressamlığından yola çıkarak karakteri Orhan Pamuk'a benzetir.



Karakter Analizi :


  Cevdet Bey : Romanın ilk bölümünden yola çıkarsak,Cevdet Bey'in etliye sütlüye karışmayan,sakin yapılı,utangaç,kendini daha çok ticari işlerine veren  bir adam olduğunu görürüz.Hayattaki en büyük ideali,evlenerek itibarlı bir aile kurmak ve işlerini daha da ileriye götürmektir.

  İkinci bölümde  Cevdet Bey'de yaşlılığın izlerini görürüz.Kendine meşgale araması,unutkanlığından muzdarip olması,özellikle iş hayatından geri çekilmek  zorunda kalması onu oldukça üzer.Ardından Yarım Asırlık Ticari Hayatım isimli otobiyogrofisine başlar ve yarım kalır.



  Refik : Cevdet Bey'in oğlu olan Refik, babasından çok farklı bir karaktere sahiptir.İyimser,sakin,yarı saf bir yapıya sahiptir.Yaşamı, Hayatın anlamı nedir? sorusunu aramakla geçer.Onu diğerlerinden ayıran; her şeyi olan, zengin bir tüccar olmasına rağmen iç çekişmeleri yüzünden değiştirmeye çalıştırdığı hayatıdır.

   Kemah'a arkadaşını ziyarete gitmesi,doğuda edindiği izlenimler onu kitap yazmaya sürükler.Okuduğu kitaplardan da etkilenerek ülkeye özelliklede köylere (aklın ışığı) aydınlık gelmesini yürekten ister.Kitabı,Tarım Bakanlığı tarafından basılır fakat istediği ilgiyi göremez.Hatta eleştirilir.

    İstanbul'a geri döndüğünde kitap okuma alışkanlığı devam eder.Farklı arayışlar içine girer.Bir yayınevi kurar,çeviri yapar.Fakat işler beklendiği gibi gitmez.İflas eder ve eşinden ayrılır.

   Roman bana göre Refik'in romanıdır.



  Ömer : Refik'in, Mühendislik Mektebi'nden arkadaşıdır.Yaşadığı Londra deneyiminden sonra Türkiye'ye bir Rastignac (Balzac'ın bir roman karakteri) olarak geri döndüğünü düşünür.Kendini fatih olarak tanımlar.Hırsı ve azmiyle diğer insanlardan farklı olduğunu düşünür.Kibirlidir.Başından bir nişanlılık geçer.Fakat evliliği kendine uygun göremediği için cayar.Kemah'ta bir demiryolu işinde çalışır.Toprak ağası olur.Romanın üçüncü bölümünde, Ahmet'ten  evlendiğini öğreniriz.



   Muhittin : Refik ve Ömer'in yine Mühendislik Mektebi'nden arkadaşıdır.Grubun diğer bir üyesidir.Alaycı bir yapısı vardır.Şairdir.Yalnızlık ve ölüm temalı şiirler yazar.30 yaşına geldiğinde iyi bir şair olamadığı takdirde kendini öldüreceğini iddia eder.Babası,birinci dünya savaşı'nda savaşmış bir askerdir.Onun gibi olmak istememektedir.Ama bir gece meyhanede oturuken tanıştığı Mahir Altaylı onun hayatını değiştirir.Muhittin bir dönüşüm yaşar ve kendini Türkçü (Turancı) yayınlar yapan bir dergiye şiir yazarken bulur.Ardından Mahir Altaylı ve ekibiyle anlaşamaz ve kendini bu Türkçülük macerasının dışında bulur.Romanın üçüncü bölümünde,Ahmet'ten Muhittin Nişancı'nın Adalet Partisi'nden milletvekili olduğunu öğreniriz.



   Nigan Hanım : Cevdet Bey'in eşidir.Şükrü Paşa'nın kızıdır.Cevdet Bey'in ölümünden sonra devamlı Cevdet Bey'in yokluğundan dem vurur.Ailesinin dirlik ve birlik içinde yaşaması taraftarıdır.Kitabın sonu ölümüyle birlikte biter.


   Osman : Cevdet Bey'in en büyük oğludur.Cevdet Bey'in ölümünden sonra evde kendini varlığını daha da hissettirir.Ev-iş-aile arasında sürüp giden bir hayatı olmuştur.Bir metresinin olması hayatını canlı kılan tek şeydir.




Roman üzerine şahsi düşüncelerim :


  •    Bu roman az önce de belirttiğim gibi Refik üzerinde kurulmuştur.Hayatı sorgulaması ve anlamaya çalışması romanın ilk ismini bile etkilemiş.Yazar baştan romanın adını  Karanlık ve Işık diye düşünmüştür.


  •    Romanın üçüncü bölümünde,Ahmet'ten öğrendiğimize göre Refik kanserden ölmüştür.Üstelik karısı Perihan'dan ayrılması beni çok şaşırtmıştı.Ama beni en çok şaşırtan Perihan'ın, Avukat Cenap Sorar'la evlenmesi oldu.Romanı dikkatli okuyanlar Avukat Cenap Sorar'ı ,Osman'ın oğlu Cemil'in sünnet düğününden hatırlayacaktır.Perihan ile Refik arasında geçen kısa diyalogta onun da adı geçmişti.Benim için beklenmedik bir evlilikti.


  • Muhittin'in üçüncü bölümde milletveki olduğunu öğrenmem yine beni şaşırtmıştı.


  •    Nigan hanım'ın ölümünden sonra ailenin (özellikle Ahmet'in) aşırı soğukkanlılığına hayret ettim.




























































2 yorum:

  1. blog güzel şampiyon, hoşuma gitti :) tebrikler la, hep böyle bi blogum olsun istemişimdir amk ama olmuyo :D

    YanıtlaSil
  2. Kitabı bititrir bitirmez bir incelemesini okumak istedim. Keyifli bir yazı olmuş. Ahmet'in Orhan Pamuk olduğunu düşünmüstüm bende . Perihan'ın evlendiği kişiyi atlamışım ama. Önemli olayları başka karakterlerden duymak yerine okumak isterdim. Mesela yayınevi macerası, Refik'in boşanması, Ömer'in ağalık maceraları ... Kitap 610 sayfa bunlar anlatılmadığı halde. Sıkılmadan okudum keşke biraz daha ayrıntılara girseydi doyamadım !

    YanıtlaSil