20 Şubat 2013 Çarşamba

Şeytanın Sev Dediği part 7



Gök kubbenin değişmez yazgısıdır ; bu saatlerde kaç çanağı gözlerin andırması. Kızıl mavilikten gri ve tonlarına gecenin habercisidir ; ezanların normalinden hızlı okunması. Akşamüstü melankolisinin evlere uğradığı andır ; kırkı çıkmamış bebeklerin ağlaması.

Ve melankolinin uğramadığı bir ev kalmıştır, en sona bıraktığı.

Genç , içinde bir sıkıntı ve keder ile beklemektedir. Neyi beklediği meçhul olsa da çözememektedir bulunduğu ruh halini.

Yaklaşık iki saat olmuştu evine geleli. Yolculuk boyunca içinde duyumsadığı sebepsiz bir keder ile yolları katetmişti. Ara ara cam kenarında dalıp gitmişti uzaklara. Normale dönsün istiyordu ruh hali, tıpkı kızla yazıştığı o mesut gecelerde olduğu gibi. Hoş, dönüyordu işte evine, o zaman niye ruhu veriyordu velveleyi ? neyin telaşıydı bu ? bir an önce inanmak konuşmak istiyordu onunla. Konuşmak, sesini duymak istiyordu. Akşam yemeğine geciken kocalarını merak eden kadınlar gibi merak ediyordu kızı.

Yorgunluğunu atmak için sıcak bir duşa girmişti. Ama nafile. Suyun stres alan mucizevi etkisdi bile rahatlatmıyordu ruhunu. Bedeni suyun altında çözülse de ruhu kaskatı kesilmişti, çözülmüyordu. Uzun zamandır böylesine değişik duygular yaşamamıştı.

İçinde garip bir telaş oturdu günahkarlar alemini karşıladığı odada. Ne yaşadıysa bu oda da yaşamıştı. Tarihi bir yanı vardı kendi nazarında. Aynı zamanda gözlerini dünyaya ilk açtığı mekandaydı. Şimdi de günahkarlardan gelen mesalara göz atıyordu. Abisiyle ilişkiye yaşayan kızdan, teyzesine ve annesine ilgi duyana kadar her cinsten günahkarın mesajlarıydı bunlar. Gözleri kızı aradı. Online değildi. Ama bir mesaj vardı iki gün öncesinden :

“Size ulaşmam gerektiği için yeğenimin hesabından mesaj yolluyorum. Ben yengesiyim ve sizinle acilen görüşmek istiyorum. Yanlış anlamayın lütfen ! sadece görüşmek istiyorum. Önemli bir konu üzerinde ikimizin de bilmesi gereken şeyler var. Telefon numaram : **** *** ** ** mutlaka arayın !”

Genç bir an için duraksadı. Mesajı iki üç defa daha okudu. Önce bunu bir şaka olabileceğini düşündü. Kızın yaptığı bir hınzırlık diye tahmin etti. Belki de telefon numarasını tasarladığı bir şaka yoluyla vermek istiyordu. Kız tarafından denenmek için de atılmış olabilirdi. Ama buna ne gerek vardı ? neyi sınamak derdindeydi ? daha düne kadar numarasını vermek de direten o değil miydi ?

Peki ya gerçekten mesajı atan yengesiyse ? çünkü yengesinin kendisinden haberi vardı. Kız anlatmıştı her şeyi hatta kefil olmuştu ona. Sırlarını bilen üçüncü kişi olarak aralarında yer etmişti.

Genç kafa karışıklığı içersindeydi. Zihninde patlayan flaşlardan kurtulmasının en iyi yolu kızı aramaktı. Evet o numara kıza ait olmalıydı. Buna inanıyordu. Şakacı bir üslupla mesaj atarak numarayı arayıp aramayacağını deniyordu aklı sıra.

Heyecan içinde ekranda yazan numarayı telefona girdi. Artık arayıp aramamak bir tuşa basmasına bağlıydı. Bir an için kızla tanıştığı gün aklına geldi. Bir “merhaba” ile başlamıştı her şey. Ve olayların akışı buraya kadar sürüklemişti onu. Şimdi soğukkanlı olmalıydı.

Genç, iç konuşmalarına kayıtsız kalarak bir an bastı tuşa. Telefon çalıyordu ve bu şekilde üç defa çaldı.

...

Kadın : alo

Genç : alo ***** ile mi görüşüyorum ?

Kadın : ben kiminle görüşüyorum ?

Genç : mesaj atmıştınız arayın diye.

Kadın : siz o musunuz ? hani yeğenimle yazışan kişi. Ben yengesiyim. Kusura bakmayın telaşım için. Bilmeniz hakkınızdır diye arayın dedim. Sizin görüşmem gerek.

Genç : buyrun görüşüyoruz. Ayrıca ***** nerde ? ve neden sizinle görüşmem görüşüyorum ?

Kadın : aslında bu telefondan olacak iş değil. Görüşmemiş gerek. Lütfen heyecanımı anlayın. İlk defa tanımadığım bir erkekle bu şekilde konuşuyorum. Ama mevzu muhim ikimizi de ilgilendiriyor ; ***** öyle değil mi ? (ağlamaklı bir sesle)

Genç : hanımefendi anlamıyorum sizi. ***** nerede ? ne hakla onun hesabından mesaj atarsınız ?

Kadın : haklısınız sonuna kadar. Allahım, yüce Allahım ! bugünleri de mi görecektik. Neler yaşıyoruz böyle. (kadın ağlamaya başlar)

Genç : hanımefendi neden ağlıyorsunuz ? ne oldu ? bir şey mi oldu ?

Kadın : öldu ya öldu. Günahlarımın kefaretini ödüyorum. Allahım ! … lütfen kusuruma bakmayın tutamıyorum kendimi. Şu an içinde bulunduğum durum … ***** yavrum öldü o. Masum, gencecik yaşta, Allah’ ın sevgili kuluymuş, aldı onu yanına.

Genç kulaklarına inanamıyordu. Kız ölmüştü. Ama bu nasıl olur ? kalbinde hiç ölmeyecekmiş gibi taşımıştı onu.

Genç : nasıl olur ? ***** değil mi ? nasıl oldu ? yani ne ne zaman ? nasıl ?

Kadın : beş gün oldu, trafik kazası … babası yaralı kurtuldu. Konuşamıyorum şu an lüften görüşelim sizinle. Sizden bahsetmişti bana. Seviyordu sizi. Her şeyini anlatmış, sırdaş olmuşsunuz ona. Benimle de ilgili bazı şeyler … sizinle görüşmem gerekiyor.

Genç, elinde telefon, hoparlörde ağlayan kadının sesi, öylece donup kalmıştı. Hayat durmuş gibiydi o an. Boşluğa dalıp düşündüğü tek şey ; kızın nasıl olur da ölebileceğiydi. Aklının ucundan bile geçmeyen şey başına gelmişti. Bir şokun içersinde kadının ağlamaklı sesine kulak kabartıyordu.

Kadın : duyuyor musunuz beni ? biliyorum çok zor dayanması. En çok annesi kahroluyor. Cenazesine çağıramadım aklıma gelmediniz olayın şokuyla. Belki de onu en çok siz mutlu ettiniz hayatı boyunca. Buluşamadınız ama en çok sizi merak ediyordu ama korkuyordu babasından.

...

Kadın : orda mısınız ?

Genç : evet.

Kadın : zor biliyorum zor. Sizi onun yerine görmek isterim. Nedense vasiyeti gibi görüyorum bu durumu. Bir abla kazandınız aslında. Onun sevdiği, kefil olduğu bir sırdaşısınız.

Genç : benim hakkımda ne anlattı başka size ?

Kadın : şu an gerçekten bunları anlatacak durumda değilim. Hem bu telefondan olmaz. Gelin görüşelim, rahmetlinin ruhuna bir fatiha gönderirsiniz mezarının başında.

Genç : peki öyleyse. Buluşma yerini mesaj olarak atarsınız. Şu an yalnız kalmak istiyorum. Bu arada şunu iyi bilin ; ki görüşme faslı kısa sürecek. Çünkü ben sizin günahlarınızı dinleyecek değilim. Sırlarınıza vakıf olmam hiçbir şeyi değiştirmez. Ben sadece rahmetliyi anmak ve mezarı başında bulunmak istiyorum.

Kadın : haksızlık etmeyin lütfen ! bir günahkarın yasına haksızlık etmeyin. Seviyorum onu şüphe götürür mü ? sizi onun yanına götüreceğim. Ebedi istihratine gönderirsiniz duaları.

Genç kapattı telefonu. Keşke hiç aramasaydım diye iç geçirdi. Olayın şoku hala üzerindeydi. Gözleri doluyor ama ağlayamıyordu. En son ne zaman ağlamıştı onu da bilmiyordu. Oysa şu an hüngür hüngür ağlamak, içini boşaltmak istiyordu. Bir “merhaba” ile başlayan serüvenin sonu Azrail’ in kanatları altında bitmişti.

Beş dakika öylece düşündü genç. Yaşadıklarına bir anlam vermeye çalışıyordu. O esnada telefonuna mesaj geldi. Açıp okuduğunda kızın yengesinden geldiğini anlamıştı. Buluşacakları adres yazılıydı.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder