21 Şubat 2013 Perşembe

Şeytanın Sev Dediği part 8



İnceden yağmur çilseliyor, cafenin denize bakan tarafındaki camekanlarına çarpıp aşağıya süzülüyordu.dışaraya bakan biri havanın birazdan bozacağını anlayabilirdi. Deniz manzaralı bu cafeyi, kadın ayarlamıştı buluşma yeri olarak. Ve özellikle cafenin bir üst katında manzaraya hakim bir masa seçmişti.

Genç, mekanı bulmakta zorluk çekmemişti. Kızla aynı şehirde yaşadıklarını biliyordu. Yalnızca semtler farklıydı. Cafeye geleli 10 dakika olmasına rağmen ağzından tek bir söz çıkmamıştı. Zaten o geldiğinde kadın mekan girişinde onu bekliyordu. Soğuk bir tokalaşma ve içeriye geçiş … kadına dışardan bakıldığında akılda kalıcı, göze çarpan bir fiziksel özelliği yoktu. Tipik, yolda yanımızdan gelip geçen sıradanlıkta bir ev hanımı görüntüsü çiziyordu. Yalnızca gözleri evet gözleri farklı bakıyordu etrafına. Hüzünlü olmasına rağmen kadının gözlerinde değişik bir his yatılıydı. Genç tokalaştığı esnada göz göze gelmişti kadınla. O an farketmişti gözlerindeki esrarı. Günahkarlara özgü bir farklılıktı sanki bu. Kadının bakışlarındaki gizli mana ; yaşanmışlıklarla ve ulaşılan cinsel doyumların hazzıyla doluydu.

Genç, kayalıklara çarpıp sıçrayan dalgalarıyla kabaran denize dalıp gitmişti. Kadın ise ortama çöken sessizlikten sıkılmış gibiydi. Vicdanını hafifletmek ve günahlarını çıkartmak için gelmiş gibi bir havası vardı.

Bu sıkıcı sessizliği bozmak istedi ;


Kadın : çayınız soğuyacak için isterseniz.

Bir an için dediğine pişman oldu. Karşı taraf düşündüğünü belli eden, anaç halinden rahatsızlık duymuştu.

Genç uzaklara dalıp gittiğinin farkındaydı. Kadını zor durumda bırakmamak için önüne döndü. Aslında merak ediyordu kadını ve oğluna karşı tutumunu. Kızla konuşurken de bunu merak ediyordu. Şimdi o kadın yani kızın yengesi karşısındaydı. Nedense kadını sorgulamaya hakkı olduğunu düşünüyordu. Kızla yaşadıklarını doğrulatmak ve oğluna da, kıza yaptıklarının aynısını yapıp yapmadığını sormak istiyordu.

Havadaki çekingenliği kırmak için sordu :


Genç : devamlı gelir misiniz buraya ? manzara güzelmiş.

Kadın : tanıdık, eş, dost, misafirle gelirim arada. Buluşma yerimizdir burası. Evet manzara çok güzel hakikaten.

Genç : rahmetliyle de gelir miydiniz ?

Kadın, gencin konuyu değiştirip lafı ölen yeğenine getirmesiyle hüzünlü haline geri döndü.

Kadın : ah zavallım ! fırsatını bulamıyordu ki derslerinden. Çok isterdim oysa.

Genç : nasıl oldu anlatsanıza. Telefonda anlatmıştınız ama detayına inmemiştik. ***** nasıl öldü ?

Kadın : bayramdan 1 hafta önce annesi memlekete babasının evine gitti. Anne ve babası yaşlı kimseler oldukları için bayram temizliği o’ na kalmıştı. Rahmetli, babasıyla daha sonra gideceklerdi,okul vardı çünkü. Arefe gününden iki önce baba – kız yola çıktılar. Yavrum pek severdi anneannesini ve dedesini, mutluydu. Ama Cenabı hakkın sevgili kuluymuş, tez aldı yanına. Gece yola çıktıkları için babası uykusunu alamadan binmişti arabaya. Artık nasıl olmuşsa dikkatini toplayamamış. Uykusuz tabii. Araba önce bariyerlere sonra şarampole yuvarlanmış. Köy yolları zaten bozuk, bir de hakimiyetini kaybedersen olacağı bu. Yavrum önce, babasının yanında oturuyormuş. Kurtulamamış oracıkta ölmüş. Babası hastanede ağır yaralı, komada. Allah günah yazmasın, yaşasa bile vicdan azabı kül edecektir yüreğini.

Genç : kızın ölümünden babasını mı sorumlu tutuyorsunuz ?

Kadın :
kimsenin günahını almak istemem. Ama bu resmen sorumsuzluluk. Uykulu, uykulu yola mı çıkılır ? zaten eve geldiği zaman çok tartışırdı kızcağızla.

Genç : polis bildiğim kadarıyla.

Kadın : tamam mesleği zor. Bin türlü insanla uğraşıyor. Ama insan eve geldiği vakit işi dışarda bırakmalı.

Genç :
rahmetlinin annesi kim bilir nasıl ?

Kadın :
garibim en çok o’ na üzülüyorum.ilaçlarla ayakta duruyor. Kolay değil tabii gencecik evladını kaybetti.

Genç : ***** ile aranız iyidi heralde. Onuna adına mesaj attığınıza göre …

Kadın : iyi anlaşırdık biz rahmetliyle. Mesaj olayına gelecek olursak, bilgisayarında her şey kayıtlıydı zaten. Size mesaj attığım hesabının şifresi de kayıtlıydı. Bilmeniz hakkınızdır diye düşündüm.

Genç :
pek düşüncelisiniz.

Kadın, gencin imalı konuşmalarından rahatsız olmuştu. Sorguya çekilmiş gibiydi. Karşı tarafın kendisiyle ilgili bildiği çok şey vardı. Ama bunu imalı sözlerle belli etmesi hiç hoş değildi. Esasında buraya gelirken her ihtimali göze almıştı ama yine de rahatsız olmuştu. Hiç bu tarz konuşmalara alışık değildi. Çünkü daha önce işlediği günahlarıyla hiç deşifre olmamıştı.

Yine de alttan alarak sürdürmeliydi konuşmasını. Öğrenmek istediği bazı şeyler vardı. Öz yeğeni kendisi hakkında ne kadar açık vermişti gence. Bunu bilmek istiyordu.

Kadın : bilmenizi isterim ki yeğenime çok değer verirdim. Derdini, tasasını dinlerdim. Siz de öyle dinlemişsiniz o’ nu arkadaş olmuşsunuz. Yaşarken değer verdiği pek fazla kimsesi yoktu. Şimdi ise geride bıraktığı sevdikleri çok az. Ailesi haricinde tabii. O yüzden sizinle görüşmek istedim. Rahatsız olmadınız ya ?

Genç : rahatsızlık mı ? neden rahatsızlık duyayım ki ? hem sizinle görüştüğüm iyi oldu. Merak ettiğim sormak istediğim bazı sorular vardı.

Kadın : ne gibi ? hakkımda neler anlatmıştı size rahmetli ?

Genç : lütfen heyecanlanmayın. Önce benim hakkımda neler anlattı size, onları anlatın.

Kadın : heyecanlanmadım, merak ettim sadece. Bir gece misafirliğe girmiştik onlara. Odasına çağırmış anlatmıştı sizi. Sanal alemden biriyle tanıştığını, o’ na içini döktüğünü ama karşı tarafın sahte bir hesaba sahip olduğunu söylemişti. Ben de her ebeveyn gibi dikkatli olmasını ve tanımadığı insanlara her şeyini anlatmamasını söyledim. Ama o tanımadığı kişinin siz olduğunu nerden bilebilirdim. Sizi merak ediyordu fakat bire bir görüşmeye ne kadar istekli olduğunu bilemezdim. Malum babasıyla arası iyi değildi ve polis bir kızıydı. O’ nu da anlamak gerek.

Genç : benim o’ nu mutlu ettiğimi nerden biliyordunuz ? telefonda öyle demiştiniz.

Kadın : rahmetlinin pelşini kötü talihi hiç bırakmadı. Ailesiyle yaşadığı sürtüşmeler, en yakın arkadaşlarını kaybetmes, ölümüne şahit olduğu dayısının minik bebeğinin üzüntüsü ve aldığı depresyon ilaçları epey yıprattı o’ nu. Son günlerinde ise mutlu gözükürdü gözüme. Sizi anlatırken dahi heyecanlanırdı. Hayata yeniden bağlanmasında ve yerine gelen özgüvenin rolünüz büyüktür.

Genç : onlara misafirliğe gittiğimiz gece, sizi rahatsız edecek bir sırrı bana söylemesi tedirgin olmanıza neden olmadı mı ?

Genç doğrudan konuya girmişti. Kadınla konuşmanın başından beri dominant bir konuşma üslubunu benimsemişti. Bu gereksiz imalar ve kadını sözde köşeye sıkıştırma çabaları yersizdi. Arada kapıldığı karşı tarafı linç etme tutkusu,tüm günahkarlardan alınacak bir intikamın sembolik temsiliydi. Oysaki kızı hiç görmediği halde o’ na duyumsadığı sevgi bile geçici bir hevesin etkisinden çıkmış olabilirdi. Genç üzerine yüklediği yargıçlık göreviyle kadını yargılıyordu. Ve bundan aldığı haz ile merak ettiği o malum soruya zemin hazırlıyordu.

Kadın : haksızlık ediyorsunuz. Ne sırrından bahsediyorsunuz ? size ne anlattı hakkımda ? bilmek hakkımdır.

Genç : her şeyi, hakkınızda her şeyi anlattı hanımefendi.

Kadın bu cevap karşısında ne söyleyeceğini bilememişti. Bir insana : “hakkında her şeyi biliyorum” demenin ruh üzerinde yaratacağı ürpertiyi şimdi bu kadın yaşıyordu. Demek yeğeni anlatmıştı her şeyi. Birlikte girdikleri cinsel münasebetleri ve daha çok kendi emrivakisi ile yapılmış zevk alemlerini.

Kadın : ne mesela söyleyin. Şüpheye düşürmeyin insanı.

Genç : hala diretmenize anlam veremiyorum. Ağzımdan dökülecek sözlerin iğrençliğine siz dayanabilirsiniz belki ama ben dayanamam. Ne de olsa o iğrençlikleri yaşarken karşı tarafın yani ölen yeğeninizin psikolojisini önemsememişsiniz.

Kadın : lütfen ! lütfen haksızlık ediyorsunuz. Ben onu kendi öz evladım gibi sevdim. (kadın ağlamaya başlar)

Genç : kendi öz evladınız gibi tabii. Zaten o konuya da geleceğiz. Öz evladınıza ve size. Ağlamayı kesin lütfen.

Kadın : ne , ne demek istiyorsunuz ?

Genç : öz yeğeninizle yaşadıklarınız ortada. Merak ettiğim şey ise ; gözü dönmüşçesine öz yeğeninin bedeni üzerinden zevk alemlerine dalan bir kadının aynı gözü dönmüşlüğü ve azgınlığı öz oğluna yansıtıp yansıtmadığıdır.

Kadın : terbiyesiz, ne demek istiyorsun sen ? (ayağa kalkar ve tokat atmaya hazırlanırken gencin müdahalesi ile karşılaşır)

Genç : (genç, kadının kolunu tutarak) unutmayın ki bu sorunun cevabını rahmetli de merak ediyordu. Ne yazık ki fırsatını kollayıp size sormaya ömrü yetmedi.

Kadın : yalan, yalan söylüyorsun. O içinde fesatça sorular biriktirmezdi. Ölmüş bir insanın arkasından iftira atıyorsun. Suç bende, nerden güvenirim insanlara da çağırırım. Git buradan iğrenç herif. Git burdan söylediklerinin hepsi yalan.

Kadın bağrınmaya devam ediyordu. Bulundukları katta kimse olmadığı için garsonlar sesleri duyup cafenin basamaklarından yukarı çıkıyordu. Genç ise yanından geçip giden garsonların şaşkın bakışları altında mekandan çıkıyordu.

Şimdi gideceği adres kızın gömüldüğü mezarlıktı. Kadının buluşma yeri için attığı mesajda buradan da söz etmişti. Olur ya doğrudan mezarlığa gitmek istenirse gencin kolayca bulması için mesajında kızın gömülü olduğu yer de yazılıydı.

Genç bir taksiye atladı yolda. Mezarlığın adresini söyledi. Nedense az önce ortalığı karıştıran kendisi değilmiş gibi bir havası vardı. Kadınla yapacağı konuşmaya daha önce hazırlanmıştı. Ve üslubunu da ona göre tayin etmişti. Görevini tamamlamış kadını deliye çevirmişti. aslında buna hakkı yoktu. Kimseyi yargılayamazdı. Ama kızın ölümü ve yengesinin yaşarken o’ nu cinsel doyum aracı gibi kullanması genci üzmüş ve birilerini suçlamaya yöneltmişti. Hıncını da yine kızın yengesinden almıştı. Kız yaşasaydı belki tasvip etmezdi ama genç kararını çoktan vermişti. Bir zamanalr içlerine girdiği günahkarların sırlarını yüzlerine vurmak, gerçeklerle yüzleştirmek istiyordu. Kızın sarsıcı ölümü bunda etkiliydi ve ilk diyeti yengesi ödemişti.

Bu iç konuşmalar ve yapılan muhakemeler taksinin durmasıyla son buldu. Mezarlığa gelmişti. Elindeki adreste mezarın kordinatları ve rahmetlinin adı – soyadı yazıyordu. Girişteki görevliye gösterip kızın mezarını bulmasında yardım istedi. Mezarların arasında yürürken kızın ölüm haberini almadan önceki ruh haline büründüğünü hissetti. Ortamın kasvetli havası içini sıkıyor, kızı yaşarken göremediğine yanıyord. Onunla göz göze gelmek, canlı bir şekilde karşısında görmek çok isterdi. Sağlığında göremediği kızın mezarına gidiyordu.

Görevli mezarı işaret ettiğinde genç heyecanlamıştı. Ağır adımlarla görevlinin gösterdiği yere ilerliyordu. Mezarın başında siyahlara bürünmüş bir kadın elinde kuran, dua okuyordu. Gencin kalbi yerinden çıkacak gibiydi. Mezara yaklaştıkça siyahlara bürünmüş dua okuyan kadın da büyüyordu gözlerinde. Annesi olabilir miydi ? mezarla arasında 10 metre kala kadın yüzünü gençten yana çevirdi. Kızın yüzünü andırıyordu sureti. Annesi olduğu kuvvetle muhtemeldi. Etrafta kimsecikler yoktu. Kadın da şaşırmıştı genci gördüğüne ama sonra yine çevirdi yüzünü, dualarını okumaya devam etti. Genç heyecanlamıştı. Kız masumiyetini annesinden almıştı. Kadının yüzünde bir yıkımın izlerine rastlasa da o masumiyet ve temizlik silinmemişti mübarek yüzünden.


Genç mezarın başına gelmişti. Kızın annesi ise başını kaldırmadan dualarını mırıldanıyordu. Genç, bildiği duaları okuyarak kızın ruhuna gönderdi. Bir süre sonra kızın mezarı başında toprağa dokunarak öylece bekledi. Sonra bir el hissetti omzunda. Geriye döndüğünde kızın annesini ağlamaklı yüzüyle gördü. Kadın, kızının mezarı başında yalnız olmadığını bilerek gence sarıldı ve ağlamaya başladı. Kelimeler kifayetsiz kalmıştı. Genç ise sonu mezarlıkta biten serüveninde uzun zamandır yapamadığını yapıyordu ; kızın annesine sarılmış ağlıyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder