12 Nisan 2012 Perşembe

İçimizde Bir Yer ...

                                     


                            


           


Bir kitap okurken hiç bu kadar yorulmamıştım.Bunu kötü anlamda söylemiyorum.O kadar derin bir eser ki,sayfa sayısı çok olmasa bile 1 haftada bitirebildim.Yorulmamın sebebi her bir cümlesinin içinde barındırdığı anlam.

İrdeleyerek ve çözümleyerek okumaya çalıştığım için yoğun bir zihinsel efor harcadım.Kitap Ahmet Altan’ın Aktüel dergisinde yayımlanan  yazılarının derlemesi.Başlıklar halinde çeşitli konulardan oluşuyor.Her bir konu içinde yazarın  olaylara felsefik yönden bakışını görüyoruz.Edebiyatın insan için vazgeçilmez oluşunu bu kitapla bir kez daha anlıyoruz.

Ve tabii kitabın önüne geçen ticari bir başarısı da var.1 milyon sattığı tescillenmiş bir kitap.Zamanında para üstü diye verilen bir kitabın, bu başarıya ulaşması şaşırtıcı değil.Ama okurlarının da benim gibi rahatsız olduğu bazı konular var ; Öncelikle Aktüel dergisinde Ahmet Altan’ın yazılarını takip edenler için bu kitap bir heyecan yaratmadı.Hatta kendilerine haksızlık yapıldığını düşünenler var.Benimde içinde bulunduğum bir güruh ise kitabın ticari başarısının,edebi anlamının önüne geçmesinden rahatsız oldu.

Normalde ülkemizde kitap okuma oranı düşük.Buradaki 1 milyon rakamı bizi yanıltmasın.Eserin ucuzluğu ve medyada yapılan reklamı sayesinde bu rakama ulaşıldı.Yoksa ülkemizde inanılmaz boyutlarda bir edebiyat merakı yok.Bu toplumsal bir gerçek.Elbette sırf merak ettiği için kitabı alan yazarın takipçileri mevcut.Ama sayılarının 1 milyona ulaşması imkansız.Kitabı okurum niyetiyle alıp kenara atan,yarısında sıkılıp rafa kaldıran birçok insan olmuştur.Oysaki eserin edebi boyutu çok derin ve ticari amaçlara alet edilmeyecek kadar hassas olunması gerekirdi.Belkide yazarın bir çaba harcamadan önceki yazılarını derlemesi yayınevini böyle bir ticari hedefe yöneltti.

Eserin içeriğinden çok toplumda yarattığı algıdan rahatsız oldum ve eleştirimi bu noktada yaptım.
Şimdi gelelim kitabın içeriğindeki  harika aforizmalara.Yazar kaleminin gücüyle içimizdeki o ayak basılmamış yerleri keşfetmemize yardımcı olmuş.Edebiyatın kudreti karşısında saygıyla eğilmeliyiz.



                 
İşte o aforizmalar ;



v  Zihnimizde ve ruhumuzda esip duran huzursuzluk rüzgarları,mükemmel bir tek düzeliği bozma göreviyle yaratıldığımız için hiç dinmeyecek.



v  Başkalarının da bize benzediğini görmekten bir teselli mi bulmalıyız.Yoksa başkalarına bu kadar benzemek bizi utandırmalı mı ?



v  -Gizlediğin her şeyi biliyorum.Bu  cümleyi duyduğunda bir dağ kartalının pençelerine yakalanmış zavallı bir saka kuşu gibi titremeyecek kimse yoktur,şu koskoca yeryüzünün üstünde



v  Yaşamak ,bir başka biri olmaya çalışmaktır.Söyleyemediğimiz sırlarımızı unutmaya çabalamak için kendimizi defalarca doğurmaktır.



v  Hayatımıza girmiş ve oradan ‘suçlu ilan edilmeden’ çıkmayı başarmış kaç kişi vardır ?



v  Geleceği merak ettiğim anları düşünüyorum da şimdi,hep yalnızdım o anlarda,gelecekle yalnızlık arasında bir bağ var gibi geliyor bana,insan yalnızken geleceği düşünüyor ve geleceği düşünmek insanı acıtıyor.



v  Biraz sonra dağılacak bir kalabalığa bakmak gibi geleceğe bakmak.



v  Tesadüfleri,onları yargılamadan hayatımıza almamız,onları kendi geleceğimize katmamız,onları zaten istememizdendi.



v  Mutsuz,sıkıntılı ,kezzaplı bir hayatın içinde bile bazen öylesine ölümsüz bir an vardır ki bütün hayatı o anla geçirebilirsiniz.



v  En aşık olduğumuzda huzursuzlanmamız,en huzurlu olduğumuzda anlaşılmaz bir şekilde sıkıntılarla sarsılmamız,bütünleşmeyi bir türlü başaramamızdan



v  Teslim olmaya en yakın olduğumuzda ,en çok sevdiğimizde yaşıyoruz en büyük kuşkuyu



Kendimizi taklit edemiyoruz.
Kendi sesimizi taklit edemiyoruz.
Bence kendi sarılışımızı da taklit edemiyoruz.
Sesimiz gibi sarılışımız da çok derinimizden,içimizden geliyor ve taklit edemeyeceğimiz kadar bize ait.  
            

9 Nisan 2012 Pazartesi

Aşkın Gözyaşları

                                      
                        

  
                                 
Hayatım boyunca okuduğum en güzel aşk romanıydı.Tabii yaşım daha genç,bu söz çok iddialı oldu.Ama gerçek bu.yazar Sinan Yağmur, aşkın ilahi yönünü çok güzel anlatmış.Su gibi akıp giden, okuru aşkın en saf haline götüren muhteşem bir eser.

Sinan Yağmur’u daha önce hiç duymamıştım.Kendisini keşfetmem ilk bu kitapla oldu.Doğrusu şaşırdım.İsmini Google’da arattığımda dahi hakkında detaylı bir bilgiye ulaşamadım.İlk kitabı ‘Tennure ve Ateş’, eserleri aşk ve tasavvuf üzerine …

Popüler kültürün bir parçası haline gelen Mevlana ve Şems’i ,ticari amaç güden paçavra kitapların arasından kurtarması ve aşka farklı bir bakış açısıyla yaklaşması edebiyata yeni bir soluk getirdi.Ergenlerin ağzında aşkı aşağılara düşüren yazar Elif Şafak’ın, ders alarak okuması gereken kitap; Aşkın Gözyaşları …

Kitap Mevlana  ve Şems’in birbirlerini tamamlamaları ve ilahi aşka ulaşmalarını anlatıyor.Tabii her aşkta olduğu gibi ayrılık,hüzün,gözyaşı,hasret ve özlem olmazsa olmaz.Birbirlerine yazdıkları mektuplar,Şems’in aşk için başını feda etmesi kitabın en etkileyici bölümleri.
 Altını çizerek okuduğum hoşuma giden kısımlarda oldu.         




Hoşuma giden bölümler ;


v  Aşkı güzel bir kızın gözlerinden alarak maddi ve beşeri bir aşk mecasından sonra tasavvufi  aşka yönelerek ilahi aşka erişmek Mevlana’da, bende  de olmamıştır.ilahi aşk arayışım efsane ve masallardaki gibi beşeri bir aşk sürecinden sonra olmamıştır.


v  Bütün aşklar gerçekte Allah işin aşktır.Aşk iyidir; çünkü ilahidir; ama aşıklar onun hakiki nesnesini tanımayacak olurlarsa o aldatıcı bir perde olarak kalır.
       Aşk,muhtaç olmayan Allah’ın bir sıfatıdır,
       Başka bir şeye duyulan aşk mecazdır.


v  Sarhoşluğun diğer bir sebebi,aşığın,sevgilisini gördüğünde duyduğu sevinçtir.Bu durumda sözü karışır ve aklı gittiğinden hareketleri değişir.Hatta bazen duyduğu bu sevinç,onu doğal bir neden öldürür.Bu doğal neden şudur; kalpteki kan,normalin çok üstünde yayılır (kan deveranı çok fazla süratlenir) ve dolayısıyla gerekli sıcaklığı taşıyan kan kalkpten çekilince,kalp soğuyarak ölüme neden olur.


v  Aşkın denklemi çözümsüz .Alışmak gerek sadece sevmeye.Sevilmeyi tatmadan da yaşamayı öğrenebilir insan.Ama birini sevmeyi,birine sımsıkı bağlanmayı mutlaka yaşamalı.İşte o zaman hayata bir bağlılık olur.


v  Siyaset şeytanın suyudur.Temizlenmek için elinizi suya dokunsanız; bütün bedeniniz,ruhunuz şeytana sayılmış demektir.


v  Tasavvuf ,aşk mezhebidir.Tasavvuf Allah karşısında yoksul olmaktır.O’nun karşısında yoksul ve acizz olmak,O’na muhtaç olduğumuzu kabul etmektir ve bu kabul ne kdar içten ve ihtraslı olursa,sevgiliye erişme konusunda o ölçüde şiddetli bir dürtüye dönüşür.


v  Adem bir buğday tanesi yediği için cennetten alındı.Allah onu dışarı çıkarmak istedi.O herhangi bir emri ihlal etmedi.Allah’In emirleri ihlal edilmekten beri kaldı.Yarın Allah büyük günah işlemiş binlerce insanı cennete alacaktır.O, bir isyan eyleminden dolayı Adem’i cennetten kovar mı ? Adem’in düşüşü,aşkın yüzünde hicaptır.Alemin kendisi bir hicaptır; dolayısıyla onda bulunan her şey de öyledir.


v  Kadın ve erkek arasındaki aşkta bu ilahi aşktan parçadır.Fakat bu dünyevi sevgi,aşk ve bu aşka götüren vasıtalar önünde bazen perde olur.Lakin günün birinde bu perde kalkacak hakiki gaye olan ‘Mahbup’ bütün ihtişamıyla tecelli edecektir.


v  Sevmek,sevilmekten çok daha kolaydır.Fakat âşıksanız hakiki Mahbup’a günün birinde mutlaka vasıl olursunuz.


v  Aşkta ölmeli,yok olunmalı ki gerçek dirilik olsun.


v  Her ruh aşkla nikâhlanmıştır.Ölmek ayrılış değil bilakis hakikatin gerdeğe girme halidir.