Bir kitap
okurken hiç bu kadar yorulmamıştım.Bunu kötü anlamda söylemiyorum.O kadar derin
bir eser ki,sayfa sayısı çok olmasa bile 1 haftada bitirebildim.Yorulmamın
sebebi her bir cümlesinin içinde barındırdığı anlam.
İrdeleyerek
ve çözümleyerek okumaya çalıştığım için yoğun bir zihinsel efor harcadım.Kitap Ahmet
Altan’ın Aktüel dergisinde yayımlanan yazılarının
derlemesi.Başlıklar halinde çeşitli konulardan oluşuyor.Her bir konu içinde
yazarın olaylara felsefik yönden
bakışını görüyoruz.Edebiyatın insan için vazgeçilmez oluşunu bu kitapla bir kez
daha anlıyoruz.
Ve tabii
kitabın önüne geçen ticari bir başarısı da var.1 milyon sattığı tescillenmiş
bir kitap.Zamanında para üstü diye verilen bir kitabın, bu başarıya ulaşması
şaşırtıcı değil.Ama okurlarının da benim gibi rahatsız olduğu bazı konular var
; Öncelikle Aktüel dergisinde Ahmet Altan’ın yazılarını takip edenler için bu
kitap bir heyecan yaratmadı.Hatta kendilerine haksızlık yapıldığını düşünenler
var.Benimde içinde bulunduğum bir güruh ise kitabın ticari başarısının,edebi
anlamının önüne geçmesinden rahatsız oldu.
Normalde ülkemizde
kitap okuma oranı düşük.Buradaki 1 milyon rakamı bizi yanıltmasın.Eserin
ucuzluğu ve medyada yapılan reklamı sayesinde bu rakama ulaşıldı.Yoksa
ülkemizde inanılmaz boyutlarda bir edebiyat merakı yok.Bu toplumsal bir gerçek.Elbette
sırf merak ettiği için kitabı alan yazarın takipçileri mevcut.Ama sayılarının 1
milyona ulaşması imkansız.Kitabı okurum niyetiyle alıp kenara atan,yarısında
sıkılıp rafa kaldıran birçok insan olmuştur.Oysaki eserin edebi boyutu çok
derin ve ticari amaçlara alet edilmeyecek kadar hassas olunması gerekirdi.Belkide
yazarın bir çaba harcamadan önceki yazılarını derlemesi yayınevini böyle bir
ticari hedefe yöneltti.
Eserin
içeriğinden çok toplumda yarattığı algıdan rahatsız oldum ve eleştirimi bu
noktada yaptım.
Şimdi
gelelim kitabın içeriğindeki harika
aforizmalara.Yazar kaleminin gücüyle içimizdeki o ayak basılmamış yerleri
keşfetmemize yardımcı olmuş.Edebiyatın kudreti karşısında saygıyla eğilmeliyiz.
İşte o aforizmalar ;
v Zihnimizde ve ruhumuzda esip duran huzursuzluk rüzgarları,mükemmel bir tek düzeliği bozma göreviyle yaratıldığımız için hiç dinmeyecek.
v Başkalarının da bize benzediğini görmekten bir teselli mi bulmalıyız.Yoksa başkalarına bu kadar benzemek bizi utandırmalı mı ?
v -Gizlediğin her şeyi biliyorum.Bu cümleyi duyduğunda bir dağ kartalının pençelerine yakalanmış zavallı bir saka kuşu gibi titremeyecek kimse yoktur,şu koskoca yeryüzünün üstünde
v Yaşamak ,bir başka biri olmaya çalışmaktır.Söyleyemediğimiz sırlarımızı unutmaya çabalamak için kendimizi defalarca doğurmaktır.
v Hayatımıza girmiş ve oradan ‘suçlu ilan edilmeden’ çıkmayı başarmış kaç kişi vardır ?
v Geleceği merak ettiğim anları düşünüyorum da şimdi,hep yalnızdım o anlarda,gelecekle yalnızlık arasında bir bağ var gibi geliyor bana,insan yalnızken geleceği düşünüyor ve geleceği düşünmek insanı acıtıyor.
v Biraz sonra dağılacak bir kalabalığa bakmak gibi geleceğe bakmak.
v Tesadüfleri,onları yargılamadan hayatımıza almamız,onları kendi geleceğimize katmamız,onları zaten istememizdendi.
v Mutsuz,sıkıntılı ,kezzaplı bir hayatın içinde bile bazen öylesine ölümsüz bir an vardır ki bütün hayatı o anla geçirebilirsiniz.
v En aşık olduğumuzda huzursuzlanmamız,en huzurlu olduğumuzda anlaşılmaz bir şekilde sıkıntılarla sarsılmamız,bütünleşmeyi bir türlü başaramamızdan
v Teslim olmaya en yakın olduğumuzda ,en çok sevdiğimizde yaşıyoruz en büyük kuşkuyu
Kendimizi
taklit edemiyoruz.
Kendi sesimizi
taklit edemiyoruz.
Bence kendi
sarılışımızı da taklit edemiyoruz.
Sesimiz gibi
sarılışımız da çok derinimizden,içimizden geliyor ve taklit edemeyeceğimiz
kadar bize ait.